Elma Şekeri Portakal

Gökten 3 elma düştü. Biri bunu yazana, diğeri ulaştırana, üçüncüsü ise siz okuyuculara.

Masal gibi bir ülke: TÜRKİYE

Şöyle bir geçmişe dönelim. Yedi mühürlü kutuyu açalım:

Şatolarda yaşayan hanımlar... Bu kadınların giyinmeleri saatler sürermiş. Saçlarını sarıp abartılı başlıklar takmayı çok severlermiş. Güzel bir genç kız cesur bir şövalyeye aşık olduğunda şans getirmesi için ona süslü mendilini ya da eldivenini verirmiş. Şövalye de bunu gururla miğferine bağlarmış. Aşk çok kutsalmış.

Fransız devriminin ardından Napolyon Fransız modasının ülkesini zengin edeceğini söyleyerek, halkına zenginlik düşleri kurdurmuş. Ne hırs, ne kötülük, ne fakirlik. Mutluluk ülkesi düşleri.

Günümüze dönelim; beynimizdeki sayısız muslukları açalım. Napolyon gibi hayallerimizin serap olmadığına, mutluluk ülkesi düşlerimizin gerçek olacağına inanalım. Düşsel, olağan dışı ülkenin insanları hadi iş başına. Sızlanmayalım. Artık güzel şeylerden söz etmenin zamanı.

Şatodaki kadınlar zevkliymiş, ee biz de çok zevkliyiz. Şövalyeye mendil atar gibi işveli, nazlı kızlarımız, kadınlarımız... Sosyal medyayı fotoğraflarıyla yakıp geçen okumuş, kültürlü bilim kadınlarımız, dişiliğini değil aklını öne çıkaran kadınlarımız.

Aşk ise en kutsalımız. Otobüste sevişen aşıklarımız. Devrim niteliğinde zenginliğimiz. Çeyrek asırdır bizi yönetenlere göre ülkede fakir mi var yahu! AVM'ler tıka basa dolu, 100 TL'ye içilen yeni moda filtre kahveler için namı yüksek kafelerde oturacak yer yok. Ne hırs, ne kötülük... Barış içinde yaşayıp gidiyoruz. Akşam kuşağında en entelektüel programdaki Anadolu ailelerinin yaşadığı enses ilişkiler birer komedi programı.

Anlayacağımız; çikolatadan dağları, elma şekeri portakal. Mutluluğun ülkesi. Masalsı yaşamlar. Güzel ülke özlemi, ülkemdeki güzellikleri görmek mi? Bu sadece ufak bir eleştiri.

Add a Comment